Dersi derste öğren. Bir bilginin yarıdan fazlası derste öğrenilir. Anlamadığınız yerlerde öğretmenl

Dersi derste öğren. Bir bilginin yarıdan fazlası derste öğrenilir. Anlamadığınız yerlerde öğretmenl
Yeterki iste! Her yerde öğrenir, her yerde öğretirsin...

27 Mart 2012 Salı

Çocukluğumun Bayramları

Bir çırpıda büyümek imkanı verilseydi daha küçücük bir çocukken hiç düşünmeden kabul ederdim. Oysa büyüdükten sonra ne kadar da hayıflandım küçükken yapmak isteyip de yapamadıklarıma. Hele bir bayramı daha uzaklarda geçirecek olunca çocukluğumun bayramları ne kadar değer kazandı gönlümde. Hele o bayramlar ne kadar güzeldi!

                En mutlu, en özgür olduğumuz gün olurdu bayramlar. Bir de aldığımız harçlıklarla kendimizi zengin hissederdik bayramlarda. Babamı bayram harçlığı vermeye alıştırmak kolay olmadı, haliyle ev kalabalık olunca adamcağızın cebini sarsıyordu bayramlar. Mehmet ağabeyimin belirli bir standardı vardı; herkese eşit davranırdı. Tacettin ağabeyimin bayrama gelmesini çok isterdik. Zira en yüklü harçlığı her zaman o verirdi. Ali ağabeyim! İşte onun ne yapacağı hiç belli olmazdı. Daha okula gitmediğim, paraları şekillerinden tanıdığım bir bayramda evde annem ve babamdan sonra ilk önce Ali ağabeyim karşıma çıktı. Beni kollarımın altından tutup yukarı kaldırarak eğilmeden şapur şupur bir güzel öpmüş, sonra da “Gülümün bayramı büyük olsun!” diyerek o zamanda bildiğim en büyük beş bin lirayı kendi elleriyle cebime koymuştu.

                Ne kadar sevinmiştim, ne kadar mutluydum. Beş bin liram vardı, dile kolay be… Ama aldanmışım. Durumu bakkala; büyük bir özgüvenle, bakkalın hepsini satın alacakmış gibi bir edayla girip cebimde beş kuruş olmadığının farkına varınca anlamıştım. Nasıl da utanmıştım, yanaklarım kıpkırmızı olmuştu mahcubiyetten… Koşarcasına çıkmıştım bakkaldan.  Ağabeyimin eli gerçekten de beş bin lirayla cebime girmişti ama aynı el yine beş bin lirayla geri çıkmıştı. Ben de –saf çocuk – buna kanmıştım.

                Çocukluğumun Gündoğmuş’unda bayramlaşmak… Caminin kapısında sıraya girip yaşıtlarımızla tokalaşıp, büyüklerimizin ellerini öperek sokak aralarına kadar giren sıraları seyrederken bayramlaşmak…  Bayram namazında caminin nereye kadar dolacağını merakla izler, bayramlaşırken sıranın bankanın yanından dönüp bizim eve doğru gitmesini isterdim…

                Namaz çıkışı geniş bir aile olmanın doğal bir sonucu olarak bizim evde büyük bir curcuna başlar. Çünkü büyükten küçüğe aile fertleri bayramlaştıktan sonra kurbanlar kesilecek. Annem her zamanki gibi hazırlık içinde. Dizlerindeki ağrı ve kemik erimesinin sonucu olarak kollarını yanlara doğru açar ve hafifçe aksıyormuş gibi yürür. Yüzünde nurani bir tebessüm, alnında çekilen çilelerin izi birkaç derin çizgi ile bahçede sessiz bir hazırlık içerisinde.

                Babam her zamanki gibi bir ordu kumandanı edasıyla herkese emir ve direktiflerini yağdırıyor:

-          Mehmet çabuk ol,

-          Ali sen daha üzerini değiştirmedin mi?

-          Mustafa bıçakları getir!

-          Serdar narın dibine kan kuyusunu kaz!

-          Hamza gır tekeyi getir!

-          Hatun ateşi daha yakmadın mı?

-          Çocuklar! Çekilin ayağımın altından…

Ve işte büyük an… Bıçağın altındaki İbrahim’i düşünerek hepimiz ilk kurbanın başına toplanır, ellerimizi kurbanın üzerine koyar ve babamı bekleriz.

Aslında evimizde kurban duasını bilen başkaları olsa da babam her bayramda kurbanların duasını eder ve hep birlikte tekbir getirmeye başlarız. Tekbirin sonu ise “Bismillahu Allahuekber!”

Kesilen ilk kurbanın etinden bahçede alelacele pişirilen külbastı yıllar geçse de unutamayacağımız en büyük tatlardan biridir hala. Bu arada soframızın onur konuğu sessizce teşrif eder bayram bahçemize. Ninem Sütçü Kızı Fatma murt – mersin – ağaçlarının altına oturur ve başlar geçmişten bir şeyler anlatmaya. Ah Sütçü Kızı yıllar var ki bayramlarımız sensiz geçiyor…

Ah çocukluğumun bayramları… Şimdi çocuğumdan ve çocuğu olduğum anamdan babamdan uzakta yalnız bir bayram… Sahi ne güzeldi çocukluğumun bayramları!

Alıntıdır...

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.