Dersi derste öğren. Bir bilginin yarıdan fazlası derste öğrenilir. Anlamadığınız yerlerde öğretmenl

Dersi derste öğren. Bir bilginin yarıdan fazlası derste öğrenilir. Anlamadığınız yerlerde öğretmenl
Yeterki iste! Her yerde öğrenir, her yerde öğretirsin...

27 Mart 2012 Salı

Küçükken yapamadıklarımız,büyüyünce yapabildiklerimiz SLAYTLAR...

http://www1.zippyshare.com/v/14475768/file.html

Çocukluğumun Bayramları

Bir çırpıda büyümek imkanı verilseydi daha küçücük bir çocukken hiç düşünmeden kabul ederdim. Oysa büyüdükten sonra ne kadar da hayıflandım küçükken yapmak isteyip de yapamadıklarıma. Hele bir bayramı daha uzaklarda geçirecek olunca çocukluğumun bayramları ne kadar değer kazandı gönlümde. Hele o bayramlar ne kadar güzeldi!

                En mutlu, en özgür olduğumuz gün olurdu bayramlar. Bir de aldığımız harçlıklarla kendimizi zengin hissederdik bayramlarda. Babamı bayram harçlığı vermeye alıştırmak kolay olmadı, haliyle ev kalabalık olunca adamcağızın cebini sarsıyordu bayramlar. Mehmet ağabeyimin belirli bir standardı vardı; herkese eşit davranırdı. Tacettin ağabeyimin bayrama gelmesini çok isterdik. Zira en yüklü harçlığı her zaman o verirdi. Ali ağabeyim! İşte onun ne yapacağı hiç belli olmazdı. Daha okula gitmediğim, paraları şekillerinden tanıdığım bir bayramda evde annem ve babamdan sonra ilk önce Ali ağabeyim karşıma çıktı. Beni kollarımın altından tutup yukarı kaldırarak eğilmeden şapur şupur bir güzel öpmüş, sonra da “Gülümün bayramı büyük olsun!” diyerek o zamanda bildiğim en büyük beş bin lirayı kendi elleriyle cebime koymuştu.

                Ne kadar sevinmiştim, ne kadar mutluydum. Beş bin liram vardı, dile kolay be… Ama aldanmışım. Durumu bakkala; büyük bir özgüvenle, bakkalın hepsini satın alacakmış gibi bir edayla girip cebimde beş kuruş olmadığının farkına varınca anlamıştım. Nasıl da utanmıştım, yanaklarım kıpkırmızı olmuştu mahcubiyetten… Koşarcasına çıkmıştım bakkaldan.  Ağabeyimin eli gerçekten de beş bin lirayla cebime girmişti ama aynı el yine beş bin lirayla geri çıkmıştı. Ben de –saf çocuk – buna kanmıştım.

                Çocukluğumun Gündoğmuş’unda bayramlaşmak… Caminin kapısında sıraya girip yaşıtlarımızla tokalaşıp, büyüklerimizin ellerini öperek sokak aralarına kadar giren sıraları seyrederken bayramlaşmak…  Bayram namazında caminin nereye kadar dolacağını merakla izler, bayramlaşırken sıranın bankanın yanından dönüp bizim eve doğru gitmesini isterdim…

                Namaz çıkışı geniş bir aile olmanın doğal bir sonucu olarak bizim evde büyük bir curcuna başlar. Çünkü büyükten küçüğe aile fertleri bayramlaştıktan sonra kurbanlar kesilecek. Annem her zamanki gibi hazırlık içinde. Dizlerindeki ağrı ve kemik erimesinin sonucu olarak kollarını yanlara doğru açar ve hafifçe aksıyormuş gibi yürür. Yüzünde nurani bir tebessüm, alnında çekilen çilelerin izi birkaç derin çizgi ile bahçede sessiz bir hazırlık içerisinde.

                Babam her zamanki gibi bir ordu kumandanı edasıyla herkese emir ve direktiflerini yağdırıyor:

-          Mehmet çabuk ol,

-          Ali sen daha üzerini değiştirmedin mi?

-          Mustafa bıçakları getir!

-          Serdar narın dibine kan kuyusunu kaz!

-          Hamza gır tekeyi getir!

-          Hatun ateşi daha yakmadın mı?

-          Çocuklar! Çekilin ayağımın altından…

Ve işte büyük an… Bıçağın altındaki İbrahim’i düşünerek hepimiz ilk kurbanın başına toplanır, ellerimizi kurbanın üzerine koyar ve babamı bekleriz.

Aslında evimizde kurban duasını bilen başkaları olsa da babam her bayramda kurbanların duasını eder ve hep birlikte tekbir getirmeye başlarız. Tekbirin sonu ise “Bismillahu Allahuekber!”

Kesilen ilk kurbanın etinden bahçede alelacele pişirilen külbastı yıllar geçse de unutamayacağımız en büyük tatlardan biridir hala. Bu arada soframızın onur konuğu sessizce teşrif eder bayram bahçemize. Ninem Sütçü Kızı Fatma murt – mersin – ağaçlarının altına oturur ve başlar geçmişten bir şeyler anlatmaya. Ah Sütçü Kızı yıllar var ki bayramlarımız sensiz geçiyor…

Ah çocukluğumun bayramları… Şimdi çocuğumdan ve çocuğu olduğum anamdan babamdan uzakta yalnız bir bayram… Sahi ne güzeldi çocukluğumun bayramları!

Alıntıdır...

 

18 Mart 2012 Pazar

18 mart  Çanakkale Geçilmez.

11 Mart 2012 Pazar

BİR KAÇ CÜMLEYLE YENİ EĞİTİM SİSTEMİMİZ

1 - Kabul edilen teklife göre,  okulların  kademeleri, 4 yıl süreli ve zorunlu ilkokul ile 4 yıl süreli ve zorunlu ortaokuldan oluşan kurumlar olarak düzenleniyor.
 
Ortaöğretim kurumları, ilköğretim kurumlarından sonra 4 yıllık zorunlu öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumları olarak tanımlanıyor.
 
Teklife göre, ilköğretim kurumlarının toplam eğitim süresi 8 yıl olacak. “Bu  okullarda  kesintisiz eğitim yapılır” ifadesi , kanundan çıkarılıyor.
 
İlköğretim birinci ve ikinci kademe  okulları  bağımsız  okullar halinde kurulabileceği gibi imkan ve şartlara göre birlikte de kurulabilecek.
 
2 - İlköğretim 6-14 yaş grubundaki  çocukların  eğitimi ve öğretimini kapsayacak, kız ve  erkek  bütün vatandaşlar için zorunlu ve Devlet  okullarında  parasız olacak.Yasanın yayımı  tarihinde  ilköğretim kurumlarının 5, 6, 7 ve 8. sınıflarında eğitim görenler, eğitimlerini bu kurumlarda tamamlayacak.
 
İlköğretim birinci kademesinin son ders yılında öğrencilere; ikinci kademede devam edebilecekleri, ikinci kademenin son ders yılında da ortaöğretimde devam edebilecekleri “ okul  ve programların hangi mesleklerin yolunu açabileceği ve bu mesleklerin kendilerine sağlayacağı  yaşam  standardı” konusunda tanıtıcı bilgiler verilecek. Bununla ilgili gerekli çalışmalar yapılacak.
 
3 - İlköğretim kurumlarının toplam eğitim süresi 8 yıl olacak. Yasadaki “kesintisiz” ibaresi çıkarılıyor. İlköğretim kurumları, 4 yıl süreli ilköğretim birinci kademe  okulları  ile 4 yıl süreli ilköğretim ikinci kademe  okullarından  oluşur. İkinci kademe ilköğretim  okulları , ortaöğretim programlarıyla ilişkilendirilecek. Hangi programlar için ilköğretim ikinci kademe  okullarının  oluşturulacağı Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek.
 
Ortaöğretim kurumları, ilköğretim kurumlarından sonra 4 yıllık zorunlu öğrenim veren genel, mesleki ve teknik öğretim kurumları olarak tanımlanıyor. Bu  okulları  bitirenlere ortaöğretim diploması verilecek.
 
Düzenlemede belirtilen ilköğretim birinci kademe sonrasında hangi programların açık öğretimle ilişkilendirileceği ve zorunlu eğitim kapsamına alınacağı Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek.
 
4 - Yasadaki, “ilköğretim  okulu ” ibaresi, “ilköğretim birinci kademe” şeklinde değiştiriliyor.
 
Çırak olabilmek için “14 yaşını doldurmuş, en az ilköğretim  okulu  mezunu olmak” şartı da değiştiriliyor. Çırak olabilmek için 11 yaşını doldurmak ve ilköğretim birinci kademeden mezun olmak şartı getiriliyor.
 
Özet olarak 8 yıl eğitim şartı yine uygulanıyor ancak 4. Sınıftan sonra isteyen başka okulda devam edebilecek. Okullar da İlköğretim 1. Ve 2. Kademe şuan olduğu gibi aynı çatı altında olacağı gibi, ilk öğretim 1. Kademe ile 2. Kademe farklı okullar şeklinde de kurulabilecek.
 
5 -Teklifle, üniversiteye girişteki katsayı  uygulamasına  ilişkin düzenleme de yapılıyor.
 
Buna göre, Yükseköğretim kurumlarına giriş ve yerleştirme işlemleri, imkan ve  fırsat  eşitliğini sağlayacak tedbirleri almak kaydıyla, YÖK tarafından belirlenen usul ve esaslara göre yapılacak.
 
Yükseköğretim kurumlarına, esasları YÖK tarafından belirlenen merkezi sınavlarla girilecek. Yerleştirme puanlarının hesaplanmasında adayların ortaöğretim başarıları dikkate alınacak. Ortaöğretim bitirme başarı notları en küçüğü 100, en büyüğü 500 olmak üzere ortaöğretim başarı puanına dönüştürülecek.
 
Ortaöğretim başarı puanının yüzde 12'si yerleştirme puanı hesaplanırken merkezi sınavdan alınan puana eklenecek.
 
Ortaöğretim kurumlarını birincilikle bitiren adaylar için mevcut kontenjanların yanı sıra YÖK kararı ile ayrı kontenjanlar belirlenebilecek.
 
Kişinin üniversitede, ortaöğretim kurumundan mezun olduğu meslek dalıyla aynı bölüme yerleşmesi halinde ortaöğretim puanına ek olarak, ortaöğretim puanının yüzde 6'sı yerleştirme puanına eklenecek.
 
Mesleki ve teknik orta öğretim kurumlarından mezun olan öğrenciler, bitirdikleri programın devamı niteliğinde veya bunlara en yakın olan mesleki ve teknik önlisans yükseköğretim programlarına sınavsız olarak yerleştirilebilecek. Bu öğrencilerin yerleştirilmesine ilişkin usul ve esaslar Milli Eğitim Bakanlığının görüşü üzerine YÖK tarafından çıkarılacak yönetmelikle belirlenecek.
 
Katsayı konusunda ise özetle Meslek liselerini mağdur etmemek şartıyla top YÖK’e atılmış ve tüm yetkiler YÖK’e verilmiş görülüyor.