Dersi derste öğren. Bir bilginin yarıdan fazlası derste öğrenilir. Anlamadığınız yerlerde öğretmenl

Dersi derste öğren. Bir bilginin yarıdan fazlası derste öğrenilir. Anlamadığınız yerlerde öğretmenl
Yeterki iste! Her yerde öğrenir, her yerde öğretirsin...

22 Ocak 2012 Pazar

BÜYÜME

Büyümenin en hızlı olduğu dönemler = intrauterin yaşam, doğumdan sonraki ilk yıl ve ergenlik yılları Büyümenin sabit ve kısmen yavaş seyrettiği dönemler = 3 - 4 yaş, 9 - 10 yaş aralarında Büyüme ve gelişim ile ilgil önemli noktalar: Hareketli çocuklar daha zayıftır. Ortalama olarak erkek bebekler, kızlara göre tüm beden oranları bakımından biraz daha büyüktürler. Kızlar ve erkekler benzer büyüme modeline sahiptir. Kol ve bacaklar gövdeden daha önce büyürler. Egzersizin, kemiğin uzaması ve genişliğinin artması üzerinde etkisi olduğu ileri sürülmektedir. Hastalıklar, başlangıç zamanı, şiddeti ve süresine bağlı olarak büyümeyi olumsuz yönde etkiler. Kutup bölgelerinde doğan ve yetişen çocuklar, daha yuvarlak hatlara sahiptirler ve daha yavaş büyürler. 8. yaşta erkek çocuklarının ortalama boy uzunluğu, kızlardan 1 cm kadar daha uzundur. Günümüz çocukları 100 yıl öncesine göre daha uzun, daha ağır ve daha olgundurlar. Boyda uzama ilkbahar aylarında hızlanır, ağırlık artışı sonbaharda görülür. Doğumdan itibaren incelendiğinde başın en hızlı gelişen organ olduğu gözlenir. Bedence büyümenin hızı, sosya - ekonomik koşullara, ve beslenmeye büyük ölçüde bağlıdır. Doğumdaki Ağırlıkla İlişkili Olarak Ortalama Ağırlık ( kg ) YaşAğırlık ( kg )Doğumda2,263,174,086 ay6,587,488,391 yaş9,079,5210,432 yaş10,8912,0213,153 yaş12,9314,0614,974 yaş15,4216,5617,925 yaş17,4618,3719,736 yaş19,0520,1821,787 yaş20,8622,0023,598 yaş22,4524,9525,869 yaş24,9527,2229,4810 yaş26,3129,4931,30 Doğumdaki Ağırlıkla İlişkili Olarak Ortalama Boy ( cm ) Doğumdaki Ağırlık2,26 kg3,17 kg4,08 kgYaşUzunluk ( cm )2 yaş82,685,187,63 yaş90,292,795,24 yaş96,5100,3104,15 yaş104,1108,0109,26 yaş110,5113,0114,37 yaş118,1119,4120,68 yaş120,6124,5127,09 yaş125,7130,8132,110 yaş130,8133,4136,0 0 - 12 aylık ( 0 - 50 haftalık ) Yaşamın ilk yılında boy ve ağırlıkta hızlı bir artış vardır. Normal bir bebek 2500 - 4500 gr arasında dünyaya gelir. Yeni doğan, ortalama 45 - 50 cm uzunluğundadır ( bu uzunluğun ¼’ ü baştır ). Dövdenin bacaklara oranı ¾’ tür. Bebek doğumdan birkaç gün sonra su kaybı nedeniyle, doğum ağırlılığının 0/0 6 - 10’ nu yitirir. Doğumun 3. - 4. günleri ağırlık iyice düşer, 1 gün sabit kalır ve ertesi gün artış başlar. 10. gün doğum ağırlığına erişilir. NOT: Doğumda ortalama ağırlık 3402 gr, doğumda rastlanabilen en düşük ağırlık 2268 gr, en yüksek ağırlıksa 6350 gr’ dır. NOT: İlk altı ay boyunca beden oranlarındaki değişme çok azdır. NOT: Erkek bebeklerin doğum ağırlığı kız bebeklerin ağırlığından 0/0 4 oranında fazladır. 0 - 6 ayda normal bir çocuk günde ® 20 - 30 gr haftada ® 150 - 250 gr alır. 6 - 12 ayda normal bir çocuk günde ® 15 - 20 gr haftada ® 100 - 150 gr alır. Bebekler 5. ayın sonunda doğum ağırlığının iki katına, 1. yılın sonunda doğum ağırlıklarının üç katına ulaşırlar. Boy ilk yıl 25 - 26 cm artar = 10 cm (0 - 3 ay) + 6 -7 cm (3 - 6 ay) + 5 cm (6 - 9 ay) + 3 cm (9 - 12 ay) Böylece 1 yaşını dolduran bebek, yaklaşık olarak 75 - 76 cm ‘e ulaşır. Baş çevresi doğumda 34 - 35 cm’dir. 6. ayda yaklaşık 44 cm’dir. Bir yılın sonunda baş çevresi 46 - 47 cm’i bulur. İlk yıl baş çevresinde 12 cm ’ lik bir artış görülür. 6. aydan sonra normal bebeklerde gövde, baştan daha büyüktür. NOT: Beslenme bozukluğu görülen çocuklarda, düşük ağırlıkla birlikte baş ölçüsünün de gövdeden daha büyük olduğu görülür. 1. yaş Boyu ® 85 - 86 cm, ağırlığı ® 12 kg kadardır. 12 - 24 ay arası sağlam bir çocuk ® ortalama haftada 50 gr kadar alır. 24. ayda doğum ağırlılığının dört katına ulaşır. Bu dönemde boy ve ağırlık arasında 0/0 60 oranında bir ilişki görülür. Beynin büyümesi bu dönemde yavaşlar. Baş çevresinde 2 cm’ lik bir artış görülür. Dönemin ortalarına doğru baş çevresi 2 cm/yıl hızıyla artmaya devam eder. 1 yaşındaki çocuğun diş sayısı 8’dir. Büyümede bir yavaşlama görülür. 1 - 3 yaş arasında boyda ortalama 20,5 cm, ağırlıkta 4,7 kg’ lık bir artış görülür. 2 - 6 yaş: Yıllık boy uzunluluğu artışı ergenliğe kadar her yıl ® 5 ,08 cm kadardır. Ağırlık ise her yıl ® 2,270 gr kadar artar. 2 - 5 yaş arası kazandığı ağırlık miktarı yaşamın ilk yılı sırasında kazandığı miktardan daha azdır. Bu dönem, çocuğun okul öncesindeki temel hareketlerden ilkokul dönemindeki spor becerilerine doğru ilerleyen çok çeşitli hareket becerilerini kazandığı ve geliştirdiği dönemdir. Her iki cinste de bu dönemde yağ dokusunda önemli derecede azalma görülür. Kas dokusu oranı, toplam beden ağırlığının 0/0 25’i olarak sabit kalır. Göğüs karından daha geniş olmaya başalar. Kemikleşme oranı çok hızlıdır. 2 yaşında beyin gelişiminin 0/0 60’ ı gelişimini tamamlamıştır. Beynin 3 yaşında yetişkinin beyin ağırlılığının 0/0 75’ine, 6 yaşında ise 0/0 90’a ulaşır. Ancak beyin kabuğu 4 yaşına kadar gelişme göstermez. Duyular hala gelişmemiştir. Göz küresi 12 yaşa kadar tam büyüklüğüne ulaşmaz. Retina noktası 6 yaşına kadar tamamen gelişmemiştir. Diş fırçalama 2 yaşında başlar. NOT: Erkek çocuklar, kızlardan çok daha fazla kemik ve kas kütlesine sahiptirler. NOT: Büyüme, bakım ve beslenme yönünden kötü çevre koşullarında yetişen çocuklarda 3 yıl kadar geridir. NOT: Boğaz ve orta kulağın açıldığı östaki borusu daha kısa olduğu için çocuklar orta kulak enfeksiyonlarına karşı daha duyarlıdırlar. 2,5 yaş 2,5 yaşında süt dişleri 20 tanedir. 3 yaş 3 - 6 yaşlar arasında çocuk yılda 7 - 8 cm, ağırlıkta 2,2 kg’ lık bir artış gösterir. 4. yaş Bu yaşta doğum boyunun iki katına ulaşılır. 4 - 5 yaşlarında şişmanlık varsa, ilerde de şişman olunur. 5. yaş Baş çevresi, 5 - 12 yaş arası ortalama 51 - 54 cm’e ulaşır. Bu dönemin sonuna doğru beyin erişkin düzeye ulaşır. 5 yaşında beyin gelişiminin % 90’ ı tamamlanmıştır . Bu yaştaki gelişim ilk dört yıla oranla yavaşlamıştır. Adrenal bezi, heyecanlarda etkin bir rol oynar. Bu bezdeki gelişimin 0 - 5 yılla 11 - 16 yaşları arasında hızlı olduğu görülür. 6 . yaş (6 - 12 yaş): Bu yıllar boyunca beden yapısındaki gelişme oldukça az ve önemsizdir. Bu yılların en önemli özelliği, her ne kadar sabit ve yavaş büyüme olarak biliniyorsa da çocuk, oyun ve spor performansında gittikçe daha olgun düzeye ulaşır ve becerileri hızla öğrenir. Ağırlık ve boyda meydena gelen yavaş büyüme, çocuğa vücuduna alışması için fırsat verir. Kız ve erkeklerin büyüme modelleri arasındaki farklar en düşük düzeydedir. Kol ve bacaklardaki uzama, gövdeden daha hızlıdır. Erkekler, çocukluk dönemi boyunca kızlardan daha ağır ve daha uzun kol ve bacağa sahip olurlar. Kızların ise kalça genişlikleri daha fazladır. Bu nedenle, kız ve erkeklerin aktivetelere beraber katılmaları ve aktivetelerde cinsiyet ayrımı yapılmaması önerilmektedir. Bu dönemde, çocuğun algısal yetenekleri kesinleşir. Duyu motor organlar, gittikçe daha büyük uyumla çalışırlar. Böylece, bu dönem sonunda çocuk sayısız karmaşık becerileri kazanabilir. Ergenlik Ergenlik dönemi, büyümenin yeniden hızlandığı, biyolojik değişim ve olgunlaşmanın tamamlanarak çocuğun artık erişkin görünümüne girdiği dönemdir. NOT: Kızlar ergenliğe erkeklerden daha önce girdikleri için erkeklerden daha uzundurlar. Erkekler, 14 yaş civarında kızlara ulaşırlar ve onları geçerler. Aynı zamanda, 12 - 14 yaşları arasında kızlar erkeklerden daha ağır olma eğilimindedirler. Kas kütlelerinde ¼ oranında artış görülür. Bu da ergenin sportif etkinliklere ve yoğun antremana hazırlıklı olmasını sağlar. Kız çocukları ® 8 - 13 yaşlarında ergenliğe girebilir. Erkek çocukları ® 9,5 - 15 yaşlarında ergenliğe girebilir. Ergenlik süresi 2 - 6 yıl arasında sürebilir. Ergenlik başlangıcında erişkin boyun 0/0 80’ i olan boy uzunluğu 2 - 4 yıl içinde erişkin boyunun 0/0 99’ na erişir. 10 - 12 yaşlar arasında kızlar erkeklerden daha iri olurlar. Büyüme hızı doruğu kızlarda ® 9 cm/yıl erkeklerde ® 10,5 cm/yıl Boy uzaması kızlarda ® 16 - 18 yaşlarında erkeklerde ® 18 - 20 yaşlarında durur. Genelde kızların 14 yaşından sonra uzamalarının durduğu ve gövde - bacak uzunlukları açısından yetişkin proporsiyonlarına da bu yaşta ulaştıkları gözlenmiştir. Ergenlik dönemi süresince beden ağırlığı kızlarda ® 16 kg erkeklerde ® 20 kg artar. Gerek kız derekse erkek çocuklarının bir çoğunda, ergenlik öncesinde ( 8 - 10 yaşlarında ) bedende yağ depolanması sonucu ağırlıkta belirgin bir artma görülür. Ergenlik dönemi boyunca ise erkeklerde ve kızlarda ağırlık artışı nedenleri farklıdır. Erkekler ® kas gelişmesi iskelet kitlesinin artması Kızlar ® yağ depolanması sonucu kilo alırlar. Ağırlık artmasının en hızlı olduğu dönem, “ büyüme hızı doruğu ” ’ ndan altı ay sonra yaşanır. NOT: 4 - 10 yaşlar arasında yıllık büyüme nisbeten yavaştır.

ERGENLİK ÇAĞI

Çocuklarımız artık ""ergenlik"" diye adlandırdığımız bir geçiş sürecinin içindeler. Ergenlik döneminde bulunan çocuklar kendilerini tanıma yolunda büyük bir çaba harcayarak bir takım sorulara cevap bulmaya çalışırlar. ""Ben kimim?"", ""Nelerden hoşlanırım?"", ""Gücüm ve yeteneklerim nedir?"", ""Neleri yapamam, neleri yapabilirim?"", ""Gelecekte ne olacağım?"" gibi sorular onların kafasını sürekli meşgul etmektedir. Bu anlamda ergenlik dönemi ergenin kendini ilk kez tanımladığı ve kimliğine kavuştuğu bir dönemdir. Bu dönemde hem aile hem okul olarak çocuklarımızın ihtiyaçlarını doğru tespit edebilmeli ve onların bu hassas dönemi en sağlıklı şekilde geçirebilmeleri için onlara destek olmalıyız. Bana Neler Oluyor? Ortalama olarak kız çocuklar erkeklere oranla yaklaşık iki yıl önce ergenlik dönemine girerler. Ergenlik dönemine girişte yaşanılan coğrafi bölgenin iklimi, genetik yapı ve bireysel farklılıklar gibi özellikler etkilidir. Bu nedenle, ergenlik dönemi için kesin bir başlangıç ve bitiş yaşı verilememektedir. Ergenliğe geçiş olarak bilinen ön ergenlik dönemi aslında bireyin kendini arada kalmış hissettiği bir yaşam dilimidir. İçinde bulunduğu toplum, ebeveyn ve öğretmenlerin onu artık hem bir çocuk gibi görmeyi bıraktığı hem de yetişkin rolü ve işlevini tümüyle vermediği bu dönemde farkında olmadan bireyin arada kalmışlık duygusu pekiştirilebilmektedir. Çocukluktan erişkinliğe geçiş olan ergenlik dönemi bireyde gözlenebilen sürekli ve süratli bir gelişimi ve değişimi kapsamaktadır. Bu gelişim ve değişimler; bedensel, psikolojik, sosyal ve bilişsel alanlarda gerçekleşmektedir. Fiziksel Değişimler • Fiziksel değişimin hızlı ve fark edilir olması ergenin kendini kabullenmesi sürecinde iç huzursuzluğu yaşamasına neden olabilir. • Bu dönemde fiziksel değişim içindeki ergenin en çok çelişkide kaldığı durum; bedenini kabul etmek ve reddetmek arasında kalmaktır. • Yeni beden biçimi ile aşırı ilgilenir, kendisini inceler ve kusurlar arar. • Giyime, saçlarına, süslenmeye düşkünlük gösterir. Zayıflık, şişmanlık, boyun uzun veya kısa oluşu sorun olmaya başlar. Bu dönemde vücudunu gizlemeye önem verebilir, hiç kimse tarafından değişen bedeninin görülmesini istemeyebilir. (Özellikle giyinirken odasına girilmesinden hoşlanmayabilir; bedenini bol kıyafetlerin altında saklamaya çalışabilir.) • Bazen de ilgi çekmeye çalışmak ve kendisini bir gruba ait hissetmek adına saçlarını farklı kestirmek ve jöle sürmek gibi davranışlarda bulunabilir. Psikolojik ve Sosyal Değişimler • Ergen, anne-babadan kopabilmek ve farklı olduğunu ispatlamak için, hırçın, saygısız, acımasız, yıkıcı, düzensiz ve kurallara uymayan ya da aldırmaz, içe kapanık, şüpheci vb. davranışlar sergileyebilir. • Yaşadığı gerginlik nedeniyle kavga ve dargınlıklara hazırdır. Kardeşiyle, arkadaşıyla, anne – babasıyla çekişme ve itişme halindedir. • İlişkilerinde bağımsız, güçlü bireyler olduklarını sergilemeye çalışmalarına rağmen güç durumda ve çaresiz kaldıkları zaman ailelerinin desteğine ve ilgisine ihtiyaç duyabilirler. • Yalnız kalma isteği vardır. Kendini toplumdan soyutlar, ev halkı ile yapılan etkinliklere katılmak istemez. • Daha önceleri oynadığı oyunlardan bıkmıştır, oyunları çocukça bulur. • Uzun süre bir yerde oturamaz, gergin ve huzursuzdur. • Duygusal durumda iniş ve çıkışlar görülmektedir. Bazen hassas ve duyarlı bazen abartılmış öz eleştiri göze çarpar. • Çabuk heyecanlanır, öfkesini kontrol edemez. • Hiçbir şeyden hoşnut olmaz, her söyleneni kendine yöneltilmiş bir eleştiri olarak algılar. Başkalarının kendisini anlamadığını düşünür, aile ve okul yaşamında kendi fikirlerine önem verilmesinden hoşlanır. • Her şeyi herkesten daha iyi yapabileceklerine inanır ve buna uygun davranışlarda bulunur. • Bu dönemde hemcinsleri ile arkadaşlık ilişkileri daha yaygındır. Arkadaşlarının düşünceleri ailenin isteklerinden daha önemlidir. Bunun sonucunda da aynı düşünce ve istekleri olan arkadaşların bir araya geldiği gruplara bağlanma dikkati çeker. Grubun liderliğini mutlak otorite olarak kabul eder ve grup kararlarına uygun davranışlarda bulunur. • Hayal kurma ve hayallerindeki kişilerin yerine geçme isteği gözlenebilir. • Hayranlık duyduğu ve örnek almaya çalıştığı sinema, tiyatro artistleri, pop müzik starlarını taklit etmeye çalışabilir. Odasını bu kişilerin afiş ve posterleri ile süslemek gibi davranışları vardır. • Kendi için özel olan cinsel yaşamı ile ilgilidir. Bu konuda sürekli araştırma yapar. • Kızlar için anne, erkekler için baba model olmaya başlar. Bilişsel Değişimler Derslerde ve belli yeteneklerde cinsiyet faktörü görülmeye başlanır. Kızlar okuma, yazma ve genellikle sözel yeteneklerde; erkekler ise uzay ilişkileri ve mekanik yeteneklerde daha başarılı olurlar. Bu dönemin sonuna doğru daha soyut düşünebilir, çeşitli seçenekleri görebilir, bilgi ve becerilerini değişik durumlara aktarıp varsayımlara dayalı düşünme yönünden de gelişirler. Problem çözerken mantıksal yollar kullanma ve alternatifleri göz önünde bulundurma eğilimi artar. Ergenle İletişim Ergenin davranışlarına rehberlik edecek değerleri kazanması ve sosyal yönden sorumluluklarını öğrenmesi konusunda yardıma ihtiyacı vardır. Normal şartlarda ergenin bu ihtiyacını karşılayan ve ergenin yaşamında etkili olan toplumsal kurum aile olmalıdır. Aile ortamında gördüklerinin, olgunlaşmakta olan ergenin kişilik yapısını biçimlendirmede çok derin etkisi vardır. Anne-baba ile çocuk arasındaki belli başlı ilişkiler, ergenin bunu algılaması ve anlamlandırmasını etkiler. Anne-babayla çocuk arasındaki ilişkilerin ilk bakışta hayli uyumlu olduğu sanılırsa da gerçekte karmaşık ve çok yönlü niteliği unutulmamalıdır. Ergenlik döneminde, ergen isyankar davranışının yanında anne-babanın desteğine ihtiyaç duyar. Bu düşünce ergenin iç çatışmalar yaşamasına neden olabilir. Ergene karşı yetişkinin baskı ve yasaklara dayanan disiplin anlayışı, olumlu ve yapıcı olması gereken bu evreyi çatışmalarla dolu olumsuz bir döneme dönüştürebilir. Ergenle İletişimde Aileyi Neler Bekler? • İlişkide ilk temel nokta güvendir. Ergen, anne babasına güven duyduğu sürece sorunlarına onları da ortak eder ve çözümü kolaylaştırmış olur. Diyalogun çocukluk yıllarından bu yana kopuk oluşu, ergenin bu dönemde anne babasıyla zıtlaşmasına, kutuplaşmasına neden olabilir. • Kurulacak ilişki ergenin haklarıyla sorumlulukları arasında denge kurabilecek nitelikte olmalıdır. • Aile içinde ergene yönelen farklı tutumlar ergenin kararsızlık ve tutarsızlığını arttırabilir. Örneğin: ""Sen daha çocuksun, daha bilemezsin"" diyen bir yetişkinin bir gün sonra ""Artık kocaman adam oldun hala bilemiyorsun"" şeklindeki suçlaması ergeni dengesizliğe itebilir. • İletişim kurmanın ana özelliklerini ebeveynden alıp daha sonra şekillendireceği için, ergenin model alacağı anne babaya ihtiyacı vardır. • Ergen anne babanın veya arkadaşlarının ölçüleri içinde değil, kendi ölçüleri içinde değerlendirilmeyi ister. İletişimde sosyal kabul ve onay bekler. Davranışlarının temelinde, başkaları tarafından beğenilmek, kabul edilmek isteği ile şiddetli bir bağımsızlık arzusu ve yetişkinlere kendini bağımlı kılan bağlardan kurtularak, kendi kişiliğini kanıtlama gereksinimi bulunmaktadır. Ergenin özerkliği için sürdürdüğü savaşım sadece ailesine karşı değil, tüm otoriteye karşıdır. • Ergen iletişimde anlaşıldığını bilmek ve varolan potansiyelini ortaya çıkarmak için desteklenmek ister. Bu nedenle, ergenin anlaşılabilmesinin yollarından birisi de aktif dinlenilmesidir. Anne Babalara Öneriler • Bu dönem ergenin kendisi için olduğu kadar, anne – baba için de sıkıntılı bir dönemdir. • Ergene karşı tutarlı davranışlar sergileyin. • Ergenle ilgili sorunları onunla yalnızken ve zamanında paylaşın. Asla bir kaç sorunu birlikte ele almayın. • Vaktiniz sınırlı ise bu durumu ona anlatarak uygun bir zaman bulmaya çalışın, geçiştirmeyin. • Sorunları onun bakış açısından görmeye çalışın. • Sürekli ikaz etmekten kaçının. Sadece yanlışlarını değil, doğrularını da yakalamaya çalışın. • Akranları ile kıyaslama yapmayın. • Arkadaşlığın birinci derecede önemli olduğu bu dönemde arkadaşlarını ve ailelerini tanıyın, onlara da arkadaşça yaklaşın. Yanlış olduğunu düşündüğünüz arkadaşlıklarının beğenmediğiniz yönlerini görmesine imkan ve zaman verin. • En hassas olduğu konu çocuk yerine konulmasıdır. Bu nedenle çocuk yerine koymayın. • Ergenin kendisi olmasına izin verin. Onu bir birey olarak kabul edin, düşüncelerini ifade etmesi için ona fırsat tanıyın. Öğüt verici ve ""Benim gençliğimde…"" diye başlayan konuşmalardan kaçının. • Ergeni ilgilendiren bütün konularda, her iki tarafın isteklerinin belirlenerek bir orta noktaya varılması en iyi çözüm yoludur. Kararları onunla birlikte verin. • İletişim kurarken onu mutlaka dinlediğinizi gösterin, bu şekilde kendisini önemli hissetmesini sağlayabilirsiniz. • Ergenin sahip olamadıklarına üzülmek yerine, sahip olduklarına sevinin. • Duygusal iniş-çıkışlar şeklindeki tepkilerinin size veya kişiliğinize karşı olmadığını, ergenliğin bir özelliği olduğunu kabul edip ergeni biraz rahat bıraktığınızda onun da sakinleştiğini fark edeceksiniz. • Kendine güvenmeyen ergenin yapabildiklerini görmesini sağlayın, yeterli olduğu konularda onu destekleyin ve teşvik edin. Örneğin, basketbolda başarılı olmayan bir ergeni yüzmeye yönlendirmek gibi… • Ergene yargılayıcı veya suçlayıcı davranırsak, onunla iletişimimizi koparır ve kendimizden uzaklaştırırız. Çocuklarımıza sevgimizi göstermeliyiz.

18 Ocak 2012 Çarşamba

lapa lapa kar yağdı çocuk şarkısı-egitimciyizbiz@googlegroups.com

http://www.multiupload.com/V0MUN7XS34

15 Ocak 2012 Pazar

Patron Öğretmenden Lider Öğretmenliğe

   "Patron Öğretmenden Lider Öğretmenliğe" yazısına farklı bir bakış açısı.   
 Değerli dostlar "Patron öğretmenden, lider öğretmene" başlıklı yazıda mesajın öğretmenlere gibi algılanması yanıltıcı olur kanaatindeyim. Nedeni ise ana-babaların çocuklarının ilk ve en etkili
öğretmenleri oluşu ve ömür boyu bundan kurtulamayacakları gerçeğidir.
Daha da önemlisi çocuklarımız okula gidinceye kadar ömür boyu elde edecekleri ruhsal ve karakter yapılarının temel taşının %85'nin evde ana-baba tarafından kazandırıldığı göz önüne alınırsa "en zor zenaatın" ana-babalık zenaatı olduğu kendiliğinden ortaya çıkar.
O halde çocuk yetiştirmede ana-babaların klasik ve geleneksel (patronca) rolleri tartışılmalıdır. Ne dersiniz? İsterseniz bu açıdan bir bakış tarzı ile o yazıya eleştirel bir yaklaşımla göz atalım. Belki değişim yolculuğunda ilk adım olabilir. Kimbilir bakarsınız mükemmel bir sonuca ulaşırız. Dualarım bu çok uzun yolculukta sizlerle. Ben bu çetin yolu Allah'ın yardımıyla yarıladım. Sonuç mu? M Ü K E M M E L...
Sağlıkcakla kalın.   

ÖZGÜVENLİ ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK

Özgüvenli çocuklar yetiştirmek için yapılabileceklerŞartsız Sevgi Göstermek Anne babanın en önemli etkileme aracı, çocuklarıyla olan ilişkisidir. Çocuğa değer veren bir ilişki, doğal olarak onun özgüvenini artırır. Koşullu sevgi çocuklarda korkular, bağımlılıklar ve özgüven sorunları doğurur.
  • Çocuklarınızı yaptıkları şeyler yüzünden değil, kendileri oldukları için sevin.
  • Kişi ve davranışı birbirinden farklıdır. Bir çocuğun kişiliğini onun davranışıyla karıştırmayın.
  • Kıyaslamak reddetmektir.
‘Ben Dili’ Kullanmak: Kontrollerini kaybederek çocuklarını eleştiren anne baba, kontrolü çocuklara vermiş olur. Örneğin, 4 yaşındaki çocuğunuz oyuncağını yatmakta olan kardeşinin yatağına fırlattığı için sinirlisiniz. ""Sen kötü bir çocuksun!"" ya da ""Yapma!"" yerine, ""Sen oyuncaklarını attığında kendimi sinirli hissediyorum. Ona gerçekten zarar verebilirdin"" diyebilirsiniz. Buradaki mesaj, duygularınızın onun çocuk dünyasına değil onun belirli davranışlarına yönelik olduğudur. Dinlemeyi Öğrenmek
  • Çocukların duyguları, gözlemleri ve algıladıkları dinlenmeye değerdir. Dinlemek, çocukların öz saygılarını artırmaktadır. Aktif dinlemeyle aileler, olayları daha çok çocuğun gözünden görmeye başlamakta ve böylece çocuk da duygularına önem verildiğini anlamaktadır.
  • Size bir şeyler söylemek istediğinde, gerçekten ona zaman ayıramayacaksanız uygun olmadığınızı ve ne zaman uygun olacağınızı söyleyin. Çocuklarınızla aranızdaki ilişkide sahici ve içten olun.
Çocuğun Duygularını Ciddiye Almak
  • Çocuğunuzun korkularını ve negatif duygularını onu reddetmektense ciddiye alın. Onları yenmesine ve kendi çözümünü bulmasına izin verin.
  • Örneğin; korktuğunda, çocuğun korkularını görmezlikten gelmek yerine ciddiye almalı sabırla dinlemeli ve bunun normal bir duygu olduğunu açıklamalısınız.
Değerlendirecek Günlük Bir Şeyler Bulmak
  • Çocuklar kötü bir şey yaptıklarında ilgi çekmek, iyi bir davranışta bulunduklarında da onaylanmak isterler.
  • Yaptıkları her gün yapılan sıradan bir şey bile olsa, değerini artıran yaptıklarının onaylanmasıdır.
  • Bu yaşlarda ""Ayakkabılarını tek başına giydin"", ""Taşırmadan resmin içini boyadın"" gibi değerlendirmeler, çocukların özgüvenlerinin gelişmesi adına gözden kaçırılmaması gereken davranışlardandır.
Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek
  • Bir çok ebeveyn için zaman çok sınırlıdır. Bununla beraber uzmanlar her bir çocukla yalnız zaman geçirmenin çok önemli olduğunu belirtmektedirler.
  • Bir pazar sabahı dışarıda kahvaltı edilebilir veya yemekten sonra parkta küçük bir yürüyüş yapılabilir.
  • Zaman zaman onun seviyesine inip onun kuralları ve oyuncaklarıyla oynamak da yararlı olacaktır. Kardeşini kıskanan ve yeni doğan bebekten dolayı geri planda kalan çocuğunuzla yalnız zaman harcamak için çaba göstermelisiniz.
Çocuğun Bazı Şeyleri Kendisinin Yapmasına İzin Vermek
  • Ebeveynler genellikle çocuklarının yapmakta zorlandığı işleri üzerlerine alarak onlara yardımcı olduklarını düşünürler. Bu yardım, "Sen bunu yapamazsın’’, ‘’Sen yeterince iyi değilsin" mesajlarını verebilir ki bu da çocuğun kendine olan saygısını azaltır.
  • Çocuklara, problemlerini çözmek ve kendi yeteneklerini keşfetmek için fırsatlar da verilmelidir. Yardım istediklerinde, ilk olarak, o işin üstesinden gelebileceklerine onları inandırarak cesaretlendirmek gerekir.
  • Örneğin, "Hadi bakalım, şu elbiseni kendin düğmeleyebilecek misin?" denilebilir. Ya da tabakları masaya götürmesi istenebilir. Önemli olan performans değil, çaba göstermektir.
Çocuğun Özel Eşyalarına Saygı Göstermek
  • Anne-babalar, sıklıkla çocuklarına verdikleri oyuncakların ve kitapların kontrolünü elde tutarlar.
  • Örneğin; bir eşyasının atılmasına, çocuktan çok ebeveynler karar verir. Çocuğunuzun o oyuncakla oynama çağının geçtiğini düşündüğünüz halde, çocuğun ona hala ve belki de yıllarca ihtiyacı olabilir.
Çocuğun Düşüncelerine Saygı Göstermek
  • Çocuğunuzun herhangi bir konuda düşüncesini sormanız, onun duygularının, gözlemlerinin ve algılayışının değerli olduğunu düşünmesini sağlayacaktır.
  • Örneğin, yemeğe giderken ne giyeceğinizi ya da öğle yemeğinde ne yapabileceğinizi ona sorabilirsiniz.
  • Her zaman çocuğunuzla aynı görüşte olmayabilirsiniz. Ama ona neden onun görüşünden farklı bir karara vardığınızın sebeplerini açıklarsanız, düşüncelerinin tamamen faydasız olmadığını anlayabilecektir.
Çocuğun Başarılarını Görmek
  • Ne kadar küçük olursa olsun her başarısı kabul edilmeli ve ona başarılı olacağı şeyler bulunmalıdır.
  • Mutlaka, çocuğunuzun iyi yaptığı bir şeyler vardır. Onu keşfedip, sık sık başarısının altını çizin.
Çocuğun Tercihlerine Saygı Göstermek
  • Çocuğun kendine olan saygısını artırmanın bir yolu da, onun tercihlerini ve duygularını kabul etmektir.
  • Ebeveynler, çocukları için eğlenceli veya yararlı olan etkinlikleri önerebilirler. Fakat onu ön yargılı davranmaya zorlarlarsa, çocuk kendisinin yeterince iyi olmadığı mesajını alacaktır.
Sevgiyi Fiziksel Olarak İfade Etmek
  • Ebeveynleri tarafından kucaklanma ve okşanma çocuklarda kendine saygının gelişmesine yardım etmektedir.
  • Çocuklar sözel olmayan davranışlara karşı çok duyarlıdırlar. Çocuklara ""seni seviyorum"" demekten çok sevgi, davranışlarla onları okşayarak belli edilmelidir.
Çocukla Göz Seviyesinde Konuşmak
  • Çocuklarla konuşurken, daima onlardan yüksekte olmamaya dikkat edilmelidir. Bu onun sadece kendini küçük hissetmesini sağlamakla kalmayacak aynı zamanda ebeveyn ve çocuk arasında büyük bir mesafe olduğuna inanmasına da yol açacaktır.
  • Her zaman onunla konuşurken, yanına çömelerek ya da oturarak ya da onu sizin seviyenize çıkararak, göz kontağı kurularak konuşulmalıdır. Bu daha yakın bir iletişimi sağlayacaktır.
Çelişkili Mesajlar Vermekten Sakınmak
  • Çelişkili mesajlar, ebeveynlerin sözleriyle başka davranışlarıyla başka bir şeyi ifade ettiğinde ortaya çıkar. Öncelikle çocuğa karşı dürüst olunmalıdır.
  • Gerçekten kızgın olduğunuzda, kızgın olmadığınızı söylememelisiniz.
  • Fikir birlikteliklerinizi ifade etmeli ve verdiğiniz sözleri tutmalısınız.
Duygularınızı Çocukla Paylaşmak Ebeveynler, çocuklarıyla incinebilecekleri duygularını bile paylaştıklarında, onları kendi deneyimlerini ve duygularını kabul etmeye cesaretlendirmiş olacaklardır.
  • Çocuklar, anne ve babalarının anılarını, eğlendikleri ve korktukları anları, nasıl karşılaştıklarını, çocukları olmasının nasıl bir şey olduğunu hikaye şekline getirdiklerinde anne ve babalarını daha yakından tanıyacaklardır.
Her Çocuğun Tek Olduğu Üzerine Odaklanmak
  • Çocuklar hakkında özel şeyleri ebeveynler keşfetmeli ve onlara söylemelidir.
  • Çocuklarda kendine saygıyı geliştirmenin iki önemli parçası vardır; sevgiyi ve yeteneğini hissettirme.
Son Olarak;
  • Eşler arasındaki çatışma çocukların özgüvenini ve güvenlik duygusunu zedeler.
  • Anne babanın özgüven düzeyi, tüm aile bireylerinin eğitimini, fiziksel, psikolojik, sosyal ve eğitimsel sağlık ve mutluluğunu belirler.
  • Pek çok anne baba çocuklarının hayatlarını yaşar; bu yüzden de hem kendi özgüvenlerinin hem de çocuklarının özgüveninin gelişmesini engellemiş olur.
  • Çabalarının fark edilmesi çocuğun ustalığını arttırır; anne babanın ortaya konulan çabadan etkilendiğini belirtmesi, çocuğun güven duygusunu güçlendirir.
  • Çocuğun hem varlığı önemlidir, hem de yokluğu her zaman fark edilmelidir.
  • Her çocuğun kendine özgü bir biçimde büyümeye hakkı vardır.
Çocuklarımızın Özgüvenli Bireyler Olmalarına Fırsat Vermek İçin;
  • Eşiniz ve çocuklarınıza karşı doğrudan ve açık iletişim yollarını kullanın.
  • Çocuğunuza sorumlu davranışlar kazandırmak için, eşinizle ortak, tutarlı bir yaklaşım içinde olmaya özen gösterin.
  • Çocuklarınıza evin içinde ve dışında sık sık sorumluluk verin.
  • Çocukların yalnızca kendi yapmak isteyeceğiniz şeyleri yapmalarını isteyin.
  • Çocuklarınızın makul ihtiyaçlarını karşılamak için elinizden geleni yapın.
  • Çocuklarınızla aranızdaki ilişkide sahici ve içten olun.
  • Rica edin, emretmeyin.

Dikkat Eksikliği Sendromu nedir?

Çocuğun, yaşamının her anını etkileyen nörobiyolojik bir bozukluktur.

Kimlerde görülür?
Çocukların %5 inde. Erkek çocuklarda kız çocuklara oranla 3 kez daha fazla. Her sınıfta ortalama bir ya da iki öğrencide

Yeni bir buluş mudur?
Hayır. Değişik isimlerle anılmakla birlikte, 1900 lü yılların başlarından beri tanınan bir sendromdur. Günümüzde yaygın olan adları, Dikkat Eksikliği Sendromu ve Dikkat Eksikliği Sendromu ile Hiperaktivite Sendromudur.

Sorun nedir?
Dikkati, tek bir noktaya odaklayamamak ve organize olamamak.

Bu sendromun tıbbi bir açıklaması var mıdır?
Evet. Dikkat Eksikliği Sendromu olan ve olmayan bireylerin beyinlerinin kimyasal metabolizmaları arasında farklılıklar saptanmıştır.

Nedeni nedir?
Tek bir nedeni yoktur. Konsantrasyonu sağlamak için milyonlarca beyin hücresi birarada çalışırlar.

Neden olmayan nedir?
Şeker ve diğer gıdalar Alerjiler Anne babaların yetiştirme tarzları.

Çocuğumda Dikkat Eksikliği Sendromu varsa bunu nasıl anlarım?
Dikkat Eksikliği Sendromu, her çocukta kendisini değişik olarak gösterir. Dikkat Eksikliği Sendromu olan bütün çocuklar, dikkatlerini yoğunlaştırmakta ve başladıkları işleri bitirmekte zorlanırlar. Bu zorluğun yoğunluğu çocuklar arası değişiklik gösterir. Ders dinlemenin ve yazıları tamamlamanın gerekli olduğu okul hayatında sorunlar başgösterir. Okul ödevleri yapılmaz ya da tamamlanmaz. Dinlemekte ya da direktiflere uymakta zorluk yaşanır. Çevredeki en ufak olaylarla ya da kendi düşünceleri ile kolayca dikkati dağılır.

Nasıl emin olabilirim?
Bu sendrom için ne tıbbi, ne nörolojik, ne de psikolojik tek bir test vardır. Dikkat Eksikliği Senromu olan çocukların %30 unda hiperaktivite yoktur. Onların ana sorunu dikkatlerini toplayamamak ve konsantre olamamaktır. Genellikle "uyurgezer" görünümünde, sessiz, uyuşuk ve aşırı duygusaldırlar. Dikkat Eksikliği Sendromu olan çocukların çoğu ise hiperaktif, düşüncesizce davranan ve organize olamayan bireylerdir. Genellikle, sürekli kıpırdanırlar ve vücutlerinin bir parçası sürekli hareket halindedir. Bir yerde oturamazlar. Eşyalarını unuturlar ve kaybederler. Başladıkları işi bitirmeden bir diğerine başlarlar. Müdaheleci ve rahatsız edicidirler. Sıra bekleyemezler. Cevapları soruları beklemeden ağızlarından kaçırırlar. Düşünmeden tehlikeye atılırlar. Normal faaliyetleri "sıkıcı" bulurlar.
Karnesi Kötü Çocuk, 'Düşük Zekalı' Değil!
Okulların kapanması yaklaşırken, derslerinde başarılı olamayan çocukları ‘karne korkusu’ sardı. Çocuklarının başarısızlıkları karşısında sert tepki gösteren ve cezalandırma yolunu seçen aileler nedeniyle bazen çocukları intiharı bile seçebiliyor. International Hospital’dan Psikolog Ferahim Yeşilyurt, kötü karne getirmenin düşük zeka göstergesi olmadığını, okul başarısının sağlanmasında çocuklara olduğu kadar aileye de büyük sorumluluk düştüğünü belirtiyor.
Psikolog Ferahim Yeşilyurt, çocukların okul başarısı ve başarısızlığı konusunda bilgiler verdi...

Kötü Karne Getirmenin Nedenleri
Çocuğun karnesinin iyi olmasında şunlar etkilidir:
- Çalışma alışkanlıklarının kazanılması
- Evde ders çalışma ortamının uygun olması
- Sorumluluk duygusunun  yerleşmiş olması
- Duygusal sorunlarının yoğun olmaması

Eğer çocuğunuz iyi karne getirmiyorsa, bu dört faktörün değerlendirilmesinde yarar var. Başarıyı etkileyen tek faktör zeka olmadığı için, iyi olmayan karnenin düşük zeka göstergesi olduğunu söylemek doğru olmayacaktır. 

Karnesi İyi Olmayan Çocuk Hayatta Başarılı Olamaz mı?

Karne çocuğun tüm performansını yansıtmaz. Yani notları çok yüksek bir çocuğa, hayatta çok başarılı olacağı söylenemez. Tersi de geçerlidir. Karnesi iyi olmayan çocuğun da yaşamında çok başarısız olacağı söylenemez. Her çocuğun başarılı olabileceği yönleri muhakkak vardır. Bu özellikleri açığa çıkarmak ailenin ve eğitim sisteminin görevidir.

Nota Göre Ödül ya da Ceza Doğru mu?

Notlara göre aileler bazen çok katı cezalar verebiliyor ya da çocuk sınıfı geçti diye aşırı ödüllendirebiliyor. Notlar değerlendirilebilir ancak çok fazla abartılmamalıdır.

Çocuğunuzu Olduğu Gibi Kabul Edin
Bir çocuğun ailesi tarafından olduğu gibi kabul edilmesi çocuk açısından çok önemlidir. Derslerindeki başarı ya da başarısızlığı ailesiyle olduğu gibi paylaşabilmek ve ailesi tarafından kabul hissini yaşamak çocuğu rahatlatır. Çocuk ailesinin sadece başarılarını kabul edeceğini düşünürse, bu durumda not düzeltme, yalan söyleme gibi dürüst olmayan yollara başvurabilir.

Karnesinde Düşük Not Varsa, Nasıl Davranmalı?
Öncelikle dönem sonunda alınan karnenin, çocuğun karnesi olmasının yanı sıra, ailenin ve eğitim sisteminin de karnesi olduğu unutulmamalıdır. Öğrencinin başarısında ailenin önemli bir yeri vardır. Aile içi ilişkilerin sağlıklı olduğu, çocuğun kişiliğine saygıda bulunulan ve çocuğun kendini geliştirmesinin desteklendiği bir ailede başarının da o oranda yüksek olması beklenir.

Anne - Babalar Kendilerine Bu Soruları Sormalı

Karne sonrasında öğrencinin notları düşükse genellikle bu durumdan öğrenci sorumlu tutulur. Eleştirilir, suçlanır. Oysa yapılması gereken, karnedeki düşük notların nedenlerinin ana-baba-çocuk üçgeninde değerlendirilmesidir.
Anne - babalar şu soruları kendilerine sorabilirler:

- Acaba çocuğuma kitap okuma konusunda iyi bir model olabildim mi?
- Ona ders çalışma sorumluluğunu verebildim mi?
- Çocuğumuza aile içinde yoğun kavga ve çatışmaların olmadığı sağlıklı bir aile ortamı yaratabildik mi?
- Ara sınavlardan düşük not aldığında onu eleştirip, yargıladık mı?
- Onun özgüvenini kazanmasına yardımcı olabildik mi?

Neler Yapılabilir?
Bu değerlendirmeler anne-baba arasında yapılabilir. Diğer taraftan çocukla bu sonuçların nedenleri üzerinde konuşulabilir. Eğer aile-çocuk iletişimi iyiyse, çocuk bu sonucun alınmasındaki kendi rolünü görüp, değerlendirmesini yaparak gerekli sorumluluklarını alacaktır. Unutulmaması gereken bir nokta; alınan karne notlarının telafisinin her zaman mümkün olduğu, gelecek dönemlerde yükseltebileceği olmalıdır.

Ey Türk Gençliği!

Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!


NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE!!!



MUSTAFA KEMAL ATATÜRK